Page 8 - 01
P. 8
İkinci girişim, Sultan I. Mahmut devrinde (1730-1754) Yeniçeri Ocağı’ndan ümit kesildiği bir
dönemde, okur yazar ve disiplinli subay yetiştirmek için, Üsküdar Topbaşı’nda Cumhuriyet
dönemine kadar akıl hastanesi olarak kullanılan “Bimarhane-Tımarhane” binasında
Humbarahane veya Üsküdar Mühendishanesi adındaki okul açılmıştır. Devlete sadık hasekilerle
(Bostancı Ocağı’nın küçük dereceli subayları) Boğaziçi bostancı erlerinden uygun görülenler bu
okula öğrenci olarak alınmıştır. Okula bazı hendese aletleri alınmış ve dönemin matematikçisi
Mehmet Sait Efendi de hendese öğretmeni olarak atanmıştır. Ne yazık ki bu okul da devletin
içinde bulunduğu ağır koşullardan yararlanan yeniçerilerin saldırısına hedef olup kısa zamanda
kapanmıştır.
1734 tarihinde Üsküdar Humbarahane’sinin yeni bir düzenleme ile ele alınması için Fransız
soylusu Conte de Bonneval görevlendirilir. [1] Osmanlı ordusunda Avrupa tarzında gerçekleşen
ilk reformu Fransız General Claude Alexandre de Bonneval’ın (1675-1747) yönetiminde 1735
de kurulan “Ulufeli Hambaracılar Ocağı”dır. Osmanlıların Humbaracı Ahmet Paşa olarak
tanıdıkları Conte de Bonneval askerlik ve savaş teknikleri konusunda uzmandır. Osmanlı
İmparatorluğu’na 1729 yılında iltica eden Bonneval önce Bosna, sonra da Gümülcine’de
bulunmuş, bu arada İslamiyeti kabul ederek Ahmed adını almıştır. Bonneval Ahmet,
Gümülcine’de iken Sultan I. Mahmut’a mektup yazarak hizmet etmek istediğini bildirmiştir.
Bonneval Ahmet Paşa, üç Fransız subayla birlikte Bosna’dan getirtilen 300 kişiye Üsküdar’ın
Doğancılar semtinde Ayazma Sarayı’nda yeni yapılan kışlada teorik ve uygulamalı savaşa
hazırlık dersleri verir. Böylece yetenekli gençlerin askeri mühendis olarak yetiştirilmesi
hedeflenir, ancak beklenen sonuç alınmaz. [6]
Üçüncü okul kurma girişimini 1759 da Sultan III. Mustafa yapmıştır. O tarihteki Sadrazam
Ragıp Paşa, yukarıda belirtilen okulu yeniden öğretime açma düşüncesiyle evvelce bu okulda
okumuş olanlardan hayatta olanları ve ölenlerin çocuklarını toplayarak Sütlüce’deki Karaağaç
yöresinde bir büyük evi okul olarak açmıştır. Ancak bu okulda diğerleri gibi uzun ömürlü
olamamış, gelişmek bir yana, mezun veremeden kapanmıştır. [8]
Her ne pahasına olursa olsun, Sultan III. Mustafa, bir okul açarak çağdaş bilimi orduya sokmaya
kararlıdır. Özellikle Çeşme yenilgisi onun bu kararlığını tetikleyen neden olmuştur. Çeşme
yenilgisinin sebebinin teknik alanda geri kalınması olduğunun anlaşılması üzerine III. Mustafa
döneminde, 1773 yılında ülkemizin en uzun ömürlü eğitim kurumu ve Osmanlı Devleti’nin
batıya açılan bir penceresi olan Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn kurulmuştur. Bu okulun
oluşumuna zemin hazırlayan koşullar, klasik askeri devşirme alaylı anlayışının, batının bilimsel
ve teknolojik anlayışı ile çelişmesi sonuncunda gündeme gelmiştir.[3]
Çeşme Deniz Savaşı sonrası sürdürülen okullaşma çalışmaları sonucunda mühendishanenin
kurulmasıyla “Bir müsibet bin nasihatten evladır” sözü, yaşanan bir olayla kanıtlanmış
olmaktadır. Şimdi Osmanlı deniz tarihinde yeni bir dönemin açılmasına neden olan Çeşme
Deniz Savaşı’ndan kısaca söz edelim.
Anadolu’nun batısında İzmir civarında Ege Denizi içine girmiş Urla veya Çeşme
Yarımadası’nın ucunda yer alan bir liman ve yerleşim birimi olan Çeşme’nin Türk Deniz Harp
Tarihinde “Çeşme Deniz Savaşı” diye bilinen acı bir anısı vardır. Çeşme Deniz Savaşı, 1768-
1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nın bir parçasıdır. 8 Ekim 1768 tarihinde Osmanlıların Ruslara karşı
savaş ilanıyla; kara savaşları Kırım, Moldova ve Bulgaristan’da sürerken, deniz savaşı Ege’de
gerçekleşir. Osmanlı tarihinin dönüm noktalarından birini oluşturan bu savaşın en çarpıcı yanı,
Şekil 1'deki haritada gösterildiği gibi [9] Rus Donanması’nın; Baltık Denizi’ndeki Finlandiya
GiDB|DERGi Sayı 1, 2015