Page 4 - 02
P. 4
4 Ahmet Selim KOCATÜRK, Yalçın ÜNSAN
ADRES in kurulacakları yerler seçilirken göz önünde bulundurulması gereken çeşitli
parametreler bulunmaktadır. Kurulacak yerde rüzgâr hızının yüksek ve daimi olması gerektiği
gibi o yerin su derinliğinin ve kıyıya olan mesafesinin düşük olması tercih edilir. Su derinliğinin
artışı temel için yapılan masrafları artırırken, kıyıya olan mesafenin artışı kablo bağlantısı için
yapılan masrafları artırır [2].
2. Rüzgâr Enerji Santrallerinin Tarihsel Gelişimi
Rüzgâr kelimesinin meteorolojideki anlamı basit olarak hareket eden havadır. İlk insanlar
rüzgârın kaynağının nereden geldiğini bilmeseler de onu günlük hayatlarında kullanmışlardır.
Bu alanda ilk uygulamalar, tahıl öğütme ve yelkenli gemilerin yüzdürülmesi ile başlamıştır.
Eski Yunanlılar ve onların ardından Romalılar yelkenli gemilerini yüzdürmek için rüzgâr
gücünü kullanmış olmalarına rağmen, farklı alanlarda bu güçten faydalanmamışlardır. Dairesel
hareketli yel değirmenlerinden yararlanma İran, Pakistan, Afganistan, Doğu Asya ve Çin gibi
Orta ve Doğu Asya toplumlarında görülmüştür [1].
İnsanlar, milattan önceki yıllarda bile rüzgâr enerjisini, düşük seviyelerdeki suların daha
yükseğe çıkarılmasında ve buğday öğütülmesinde kullanmışlardır. Rüzgâr enerjisinin toplum
tarafından kullanımı Batı Medeniyetlerinde başladığı sanılsa da ilk olarak Doğu
Medeniyetlerinden Çin, Tibet, Hindistan ve İran’da kullanıldığı bilinmektedir. Örneğin İran’da
bulunan yel değirmenleri Haçlı Seferleri’nin ardından Batı’ya geçmiştir. M.Ö. 200’lü yıllarda
yatay eksenli yel değirmenlerinin kullanımı ile ilgili yazılı bilgiler bulunmuştur. Buna ek olarak
M.Ö. 700 yıllarında İranlıların da düşey eksenli yel değirmenleri kullanıldığı somut kanıtlar
eşliğinde bilinmektedir. Tarihçiler ayrıca M.Ö. 1700’lü yıllarda Babilliler’in Mezopotamya
civarında sulama amaçlı yel değirmenlerinin kullanıldığını belirtmektedirler. Rüzgâr gücünün
kullanımı Asya’dan Avrupa’ya 10. Yüzyıl civarında geçmiştir ve bu geçişin ilk belirtileri olarak
İngiltere’deki yel değirmenleri gösterilebilir. 1190’lı yıllarda Alman Haçlıları yel değirmenlerini
Suriye’den ülkelerine götürmüşlerdir [1].
Endüstri devrimi ardından 18. Yüzyılda buhar makinelerinin ortaya çıkması ile birlikte dünya
genelinde termodinamik karakteristikli makinelerden yararlanarak enerji temin edilmeye
başlanmıştır. Özellikle petrol, gaz, kömür gibi fosil yakıtların kullanımı, istenildiği zaman enerji
kaynağı olarak kullanılabildikleri için bu makineler çok avantajlı hale gelmiştir [1].
Günümüzde ise rüzgâr enerjisi kullanımı her geçen gün artmaktadır. Bunun temel nedenleri
arasında, hammadde gerektirmemesi ve işletme giderlerinin çok düşük seviyelerde olması
yatmaktadır. Rüzgâr enerjisinden elektrik enerjisi üretimi ilk olarak Danimarka’da başlamıştır.
1897 yılında Danimarkalı meteorolog Paul La Cour, ilk kez elektrik üretim amaçlı 89 Watt
gücündeki rüzgâr enerji santralini yapmıştır. Danimarka’da 1940 – 1950’li yıllar boyunca F.L.
Smidth adlı mühendislik firması 2 ve 3 kanatlı rüzgâr enerji santralleri yapmışlardır. Ancak bu
santraller doğru akim (DC) ile çalışan rüzgâr enerji santralleridir. İlk alternatif akım (AC) ile
çalışan rüzgâr enerji santralini ise Paul La Cour’un öğrencilerinden Johannes Juul tarafından
geliştirilmiştir. Modern rüzgâr enerji santrallerinin öncüsü niteliğinde olan 200 kW kurulu güce
sahip Gedser rüzgâr enerji santralini, 1956 yılında Danimarka’nın güneyinde çalışmaya
başlamış olup 11 yıl boyunca bakım yapılmadan çalışmıştır. 1970’li yıllara kadar rüzgâr enerjisi
teknolojisinde önemli fazla bir gelişme olmamıştır. 1970’li yıllarda yaşanan petrol krizi ve
1980’li yıllardan itibaren artan çevre bilinci ile birlikte yeni enerji kaynaklarının aranmasına
sebep olmuştur. Bu yıllardan itibaren rüzgâr enerji santrali kurlu gücünün ve pervane çapının
GIDB-Dergi Sayı 2, 2015