Page 16 - 04
P. 16

14 G. VURAL ve F. YONSEL

                     kanallarındaki algleri ortadan kaldırmak için su bitkisi öldürücü maddesi olarak bulunmaktadır.
                     Bakteri ve algleri de içeren mikroorganizmaların yanısıra; yumuşakçalar, kabuklular, balık ve
                     sucul bitkileri de içeren makroorganizmalar üzerinde de etkilidir. Laboratuvar ortamında
                     yapılan çalışmalar 1-6 ppm konsantrasyonunda Acrolein kullanılarak 24-72 saat arasında
                     bitkisel dinoflagellatlar ile gram pozitif ve gram negatif bakterilerin kontrol altına alınabildiğini
                     göstermiştir. 6ppm konsantrasyonunda kullanıldığında ise 24 saat sonrasında bakterilerde
                     %99,99’un üzerinde azalma meydana geldiği gözlemlenmiştir [43]. Acrolein ile ballast suyu
                     arıtmada ortaya çıkan operasyon maliyetinin ton başına 0,16-0,19 $ arasındadır [42].

                     Biyositlerin yanı sıra balast suyu arıtımında kullanılan başka kimyasal yöntemler de vardır.
                     Bunlardan hidroksil radikalleri hemen hemen her türlü organik yapıyı karbondioksit ve suya
                     ayrıştırabilir. Bai ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalara göre mikroorganizmaları öldürmek için
                     gerekli olan konsantrasyon 0,63 mg/L'dir. Bu konsantrasyon seviyesinde tek hücreli algler,
                     protozpanlar ve bakteriler 2,67-8 saniyede DNA ve RNA'larında meydana gelen bozulmalardan
                     ve lipid peroksidasyondan kaynaklı ölmektedirler [44]. Hidroksil radikalinin su içersinde
                     nanosaniyeler içerisinde su, oksijen ve karbondiokside ayrışıyor olması yöntemi çevre dostu
                     yapmaktadır. Yöntemin kullanımı için gerekli olan sistemin ebatının küçük olması ve operasyon
                     giderlerinin de az olması yöntemi tercih edilebilir kılmaktadır. Ancak yüksek yatırım maliyeti
                     ve yüksek güç gereksinimi yöntemin önündeki engellerdendir.

                     Bir diğer yöntem ise pH ayarlamadır. Canlıların içinde bulundukları ortamda meydana gelen pH
                     değişimleri kimi zaman hayatta kalmalarını engelleyecek boyutlarda olurlar. Bu gerçek, balast
                     suyunun pH'ını değiştirerek içinde bulunan mikroorganizmalardan arındırılması konusunu
                     gündeme taşımıştır. Balast tankına alkali ya da kimyasal madde ekleyerek suyun pH değişimi
                     sağlanabilir. Ancak balast tankında pH'ın düşmesi korozyona yol açar. Ayrıca pH'ın
                     değiştirilmesi de kimyasal olarak kararsız bir su oluşumuna neden olur. Bunun yanısıra balast
                     suyunun pH'ını değiştirmek için gerekli olan kimyasalların gemide depolanması da yer
                     açısından sorun teşkil edeceği gibi, gemi personeli için gemide büyük miktarlarda kimyasalın
                     bulunması da sağlık ve güvenlik açısından bir problemdir. Yapılan çalışmalar pH değişimi
                     sonucu kistler, sporlar ve dinlenme evresindeki organizmaların etkilenmedikleri
                     gözlemlenmiştir.

                     Balast suyunu arıtmak için kullanılan bir başka yöntem ise, tuzluluktur. Açık denizlerde balast
                     değişimi metodu ile yapılan arıtma, canlıların doğal olarak yaşadıkları ortamdaki tuzluluk
                     oranına dayanmaktadır. Şöyle ki, deniz suyunun fiziksel ve kimyasal yapısı kıyılarda ve açık
                     denizlerde farklılık göstermektedir. Tatlı su organizmaları tuzlu su olan bir ortama
                     bırakıldıklarında ortamdaki tuzluluk farkından dolayı yaşayamamaktadırlar. Aynı durum tuzlu
                     su canlıların tatlı su bulunan bir ortama bırakılmasında da geçerlidir. Bu gerçeklikten yola
                     çıkılarak balast suyunun tuzluluk oranını değiştirerek balast suyunun artılması yoluna
                     gidilmiştir. Balast suyunun tuzluluk oranı değişimi ya direkt olarak tankların içine tuz ilave
                     edilmesi ile ya da gemi bünyesinde bir tuzdan arındırma cihazı kullanılması ile gerçekleştirilir.
                     Ancak bu cihazların oldukça pahalı olması, efektif bir sonuç elde edilebilmesi için gerekli
                     sürenin uzun olması ve ekipmanın çalışması için yüksek enerji ihtiyacının olması bu ikinci
                     yöntemin pratikte uygulanabilirliğinin önüne geçmektedir

GiDB|DERGi Sayı 4, 2015
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21