Page 5 - 01
P. 5

1773’den GÜNÜMÜZE İTÜ’de GEMİ İNŞAATI 3
                                  VE DENİZ TEKNOLOJİSİ MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİMİ

                             1773’den GÜNÜMÜZE

            İTÜ’de GEMİ İNŞAATI VE DENİZ TEKNOLOJİSİ

                            MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİMİ

                                                Prof. Dr. Reşat BAYKAL
                                    İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi

                                                 ÖZET

Osmanlı döneminde eğitim kurumları, Sanayi öncesi bir imparatorluğun gereksinimleri ve
olanaklarına uygun olarak oluşmuştu. Bu toplumda çocukların eğitiminde, daha çok dini
olanaklardan yararlanmaya yönelik “sıbyan mektepleri” ya da “mahalle okulları” bir yana
bırakılırsa, daha çok dini yönetici ve din adamlarını yetiştirmeye yönelik “medreseler” ve devlet
görevlilerini yetiştiren “Enderun okulları” vardı. Tanzimat öncesi Osmanlı toplumunda iki
aydın grubu; medreseden yetişen “ulema” ile tekkelerden gelen “veliler” oluşturuyordu.
Osmanlı yönetimi, modernleşme sürecinin başlangıcında Mühendishane, Tıbbiye, Harbiye,
Mülkiye ve benzeri yükseköğretim okullarına kavuşmuştur. Bu dönemde üniversite kavramının
gündeme gelmesi olanaksızdı. Çünkü üniversiteden söz edilebilmesi için, bir eğitim altyapısının
oluşması ve belirli bir birikimin sağlanmış olması gerekirdi. O dönemde henüz böyle bir ortam
yoktu. Bu nedenle Türkiye’de 1933 yılına kadar üniversite yerine “Darülfünun” sözcüğü
kullanılmıştır. [1]

Medreselerin 13 ve 14. yüzyılda Selçuklular’ın idaresi altında bulunan bölgelerde gelişmesi,
1453 den sonra İstanbul’da doruk noktasına erişti. Bazı sultanlar tarafından teşvik görmeleri
sonucunda medreseler, İslam biliminin önemli merkezleri olmuşlardır. Medreselerde;
geleneklerine bağlılık, dar görüşlü bir gurur ve Avrupa ile düşünsel ilişkiye girmedeki
isteksizlik, inanç ve bilgiyi birleştirmeye çalışan ortaçağ felsefesi ve yeniçerilerle olan politik
bağımlılık olumlu bir gelişmeyi önlemiştir. Bütün bunlara rağmen medreseler 18. yüzyılın
sonlarına kadar, Osmanlı İmparatorluğu’nun tek yüksekokul şekli olarak etkinliğini
sürdürmüştür [2]

Batı etkisiyle yeni laik okullar; Fransa ve Avusturya’nın önderliğinde Tanzimat (1839-1861) ve
Meşrutiyet (1876-1908) dönemlerinde açılabilmiştir. III. Selim ve II. Mahmut gibi reform
yanlısı sultanlar, medrese türü eğitime ve ulemalara bağlı olmayan bir yüksekokul tipinin
gelişebilmesini, daha önce gerçekleştirdikleri reformlarla sağlamışlardır. Bu gelişme ilk önce
askeri alanda meslek okulları ve yüksekokul kuruluşları ile başladı. Daha sonra tıp, ziraat,
mühendislik ve idari bilimler ile genişledi. 19. Yüzyılın ortalarında batıdaki örneklerine göre bir
üniversite kurma anlayışına gelindi. Ancak Avrupa örneğine uygun bir üniversite hedefi Atatürk
döneminde gerçekleşmiştir. 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar faaliyetlerini sürdüren medreseler
03 Mart 1924 tarihli Öğrenim Birliği Yasası (Tevhidi Tedrisat Kanunu) ile kaldırıldı.
Batılılaşma, Osmanlı İmparatorluğu’nda 18. yüzyıldan beri üzerinde durulan ve tartışılan bir

                                                                                          Sayı 1, 2015 GiDB|DERGi
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10