Page 36 - 04
P. 36
34 G.KOÇAN
mühendislik uygulaması, doğru olan şeyi göz önünde bulundurarak, belirli bir durum için
geçerli değerler ve ilkeler tarafından tanımlanan ödev ya da amaç bilinciyle eyleme yönelir ve
karar biçiminde gerçekleşir (Speight ve Foote, 2011). Herhangi bir konuda karar vererek eyleme
geçmek demek, değer ve ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapmak anlamına gelir. Aslında
değerlendirme yapmak farklı hareket ve davranış seçenekleri arasından birini ya da birilerini
seçmektir. Değerlendirmeye dayanan her karar verme sürecine bağlı seçimde, seçilen
davranışlar kadar seçilmeyen davranış biçimleri de vardır. Burada “seçilen” ve “seçilmeyen”
olarak ortaya çıkan değerlendirmede, kişinin sahip olduğu değerler ve ilkeler esastır.
Değerlerin ve ilkelerin bir çeşit pratik uygulaması olarak herhangi bir mühendislik ürününde,
her zaman ürünü üreten kişi veya kişiler olarak “özne”, bir de bu ürünün kullanım açısından
yöneldiği kişi ve kişiler olarak “özne ya da özneler” ile ilgili doğrudan ya da dolaylı durumlar
vardır (Robinson ve Ross, 2007). İlk özne durumu, bireylerin kendi kişisel görüşlerinin,
değerlerinin, ilkelerinin, algılarının ya da duygularının, düşüncelerini, etkileşimleri, mühendislik
uygulamasını etkilemesi durumuna göndermede bulunur. İkinci özne durumu ise, eylemin
ortaya çıkardığı sonuçların kişileri dolaylı ya da doğrudan etkilemesi anlamına gelir. Her iki
özne durumunda da olan insan, bir yanda bir mühendislik ürününe anlam ve değer yükleyen
özne olarak insan, diğer yanda da mühendislik eserinde anlamlı ve değerli olarak görülen şeyin
alıcısı, algılayıcısı ve yeniden üreticisi durumundaki özne olarak insandır.
Doğruluk ve yanlışlığını tartışıldığı herhangi mühendislik uygulamasında hem özne hem de
nesne olarak varlık durumu ve insan söz konusudur. Bu çerçevede de herhangi bir mühendislik
uygulamasını gerçekleştiren özne olarak insan, kendisinin ya da diğer varlıkların var olma
değerlerini önemseyerek, onları koruyacak şekilde hareket edebileceği gibi, onların varlık olarak
var olma değerlerini yadsıyarak, zarar verecek şekilde de davranışta bulunabilir. İnsanı ve onun
yaşadığı çevreyi bir değer ve anlam kaynağı olarak görmeyen ve insana ve onun yaşadığı
çevrenin var olma değerine önem vermeyen bir mühendislik uygulamasının kendi değerinden
veya başarısından söz etmek pek olası değildir. Bunun için her mühendislik, eserinin tasarım ve
uygulama aşamasında, doğru ve iyi olanı arzu etme çerçevesinde değer ve ilke olgusunu dikkate
almalıdır. Bu tutum insanın var olma değeri ve anlamlarıyla yakından ilgilidir.
Bu çerçevede, mühendislik, doğru olan şeyi göz önünde bulundurarak, belirli bir durum için
geçerli değerler ve ilkeler tarafından tanımlanan ödev ya da amaç bilinciyle, belirli bir hedefe
ulaşmak veya belirli bir konuda ortaya çıkan tercihi tatmin etmek ya da birtakım sonuçları
ortaya çıkarma çabası olarak tanımlanabilir. Hiçbir mühendislik uygulaması, insanın anlam ve
değerlerini yadsıması ya da görmezlikten gelmesi durumunda olamaz. İnsanın değerleri ve
anlamları, mühendislik eylemlerinin arkasındaki oluşturucu ve motive edici birincil
dayanaklardır.
Değerler kişiye, doğrudan ya da dolaylı veya bilinçli ya da bilinçsiz olarak ilke, amaç ve ödev
olarak, kişi veya çevresi tarafından yüklenirler. Ödev, amaç ve son olarak yüklenen değerler,
kişi olarak mühendisi sorumlu yapar ve daha sonra da görev tanımlaması bağlamında da kişileri
harekete geçirir. Aynı zamanda, her kişide yüklü değerler zinciri, bir eylemi ya da olgu
durumunu onaylama ve onaylamama şeklinde yapılan değerlendirmelerinde ortaya çıkar. Bu
bağlamda değerler, bir geminin şekli veya biçimi gibi mühendislik uygulamalarını ilgilendiren
konularda, olguya nitelik yükleme ve olguyu uygun bulma veya bulmama gibi kişilerin
memnuniyet veya memnuniyetsizliklerini oluşturan şeyler olarak karşımıza çıkarlar.
GiDB|DERGi Sayı 4, 2015