Page 42 - 04
P. 42

40 G.KOÇAN

                     olarak tanımlarlar ve böylece mühendisliğin günlük ihtiyaçlardan, kişisel beklentilerden veya
                     yaşam deneyimlerinden bağımsız bir değerinin olmadığı sonucuna ulaşılır.

                     Deontolojik yaklaşım, sonuççu yaklaşımın aksine, etik sorumluluğun (eylemlerin ortaya
                     çıkaracağı pratik sonuçlarla tahmin etmeye gerek duymaksızın) sadece ödev değerine
                     dayandığını ileri sürerler (Kant, 1997). Bir eylem ancak sonuçlarından bağımsız olarak aslî
                     değerin taşıyıcısıdır. Diğer bir ifadeyle, bir eylemin değerini eylemin sonucu değil, eylemin
                     ardındaki iyi irade belirler. Deontolojik etik yaklaşıma göre her eylemin amacı, ödev olarak
                     tanımlanan şeyin gereğini yerine getirmektir. Burada etik, ödev olarak adlandırılan ve kişiden
                     kişiye değişen bir olgu değildir, fakat sadece herkes için geçerli olan ve evrensel olarak
                     tanımlanabilecek doğru eylemi gerçekleştirmektir. Bu açıdan da etik ödev olarak tanımlanan asli
                     değer, kendisi dışındaki olgu durumlarıyla ilişkilendirilmeden, evrensel eylem ilkeleriyle
                     gerekçelendirilen, doğru olarak adlandırılan eylemlerinin temel özelliği olarak karşımıza çıkar.
                     Burada değerler arasında bir karşılaştırma ve sınıflandırma yapmadan, sadece bir eylemin
                     doğruluğunun evrensel ilkeler çerçevesinde belirlendiği ödev asli değeriyle
                     gerekçelendirilmesinin, faili eyleme sevk etmede yeterli olduğu düşünülür. Ödev değeri dışında
                     etik önem taşıyan hiçbir motifin değer olmadığını düşünen deontolojitsler, bir eylem sadece
                     ödev veya yükümlülük değeriyle yapıldığı zaman, onun gerçek etik anlamı olduğunu ileri
                     sürerler. Ödev ve etik yükümlülük değeri, olgusal sonuçlarla değil, eylemlerin kendi evrensel
                     özellikleriyle ya da rasyonel nitelikleriyle ilgili olanda bulunur (Timmons, 2006 ve 2013).

                     Deontolojik yaklaşım evrensel bir ödev etiğinin varlığını savunurken, kişilerin rasyonel olarak
                     evrensel ilkelere her şartta uymalarını salık verir. Bu çerçevede amaç herkesin her zaman
                     uyması gereken genel geçer, evrensel ilkeleri bulmaktır. Bu ilkeler ise koşulsuz buyruk
                     (Kategorik Emperatif) olarak tanımlanır. Koşulsuz buyruklar sonradan, deneyim sonucunda (a
                     posteriori) değil de önsel, deneyimden bağımsız (a priori) olarak bilinebilir olduklarından,
                     kaynaklarını rasyonaliteden alırlar. Koşulsuz buyruklar rasyonaliteye bağlı olarak mutlak
                     olduklarından özel koşullar için herhangi istisna içermezler ve evrensel olma özelliklerinden
                     dolayı her rasyonel fail söz konusu koşullar altında aynı şekilde davranmak zorundadır
                     (Timmons, 2006). Koşulsuz buyruklar üç farklı kategoride tanımlanmıştır: İlki, “öyle hareket et
                     ki senin hareketlerin başkaları için de temel ilke ve evrensel yasa olsun”. İkincisi, “öyle hareket
                     et ki, eyleminle insanlığı ya kendi şahsında, ya da başkasının şahsında her zaman araç olarak
                     değil, onlara bir amaç/son olarak davranmış ol”. Üçüncüsü, “öyle hareket et ki senin istemenin
                     öznel ilkesi aynı zamanda hep genel (evrensel) bir yasa koymanın ilkesi olarak geçerli olabilsin”
                     (Kant, 1997).

                     Deontolojik etik kuramı, tecrübeyi değerin kaynağı olarak görmediğinden insanın bütünsel
                     doğası yerine salt rasyonel boyutunu dikkate alır, yani onu sadece rasyonel bir varlık olarak
                     tanımlayarak, var olma nedenin kendisine ait olduğunu ileri sürerek, sonluluğunun dolayısıyla
                     da amaçsallığının da kendi içinde olduğunu savunur. (Kerstein, 2007). Diğer bir ifadeyle, insan,
                     kendisinden başka bir amaca ya da değere araç olamaz: o sadece kendisinde rasyonalite
                     dâhilinde belirlenmiş evrensel ilkelere göre hem davranış kurallarını belirleyerek yöneteni ve
                     hem de kuralların uygulandığı yönetileni temsil eder. Deontolojik etik kuramı, bu durumu
                     insanın haysiyeti ilkesi çerçevesinde tasvir eder. İnsan haysiyeti ilkesi, insanın kendi yaşamını
                     ve bu yaşamın değer ve ilkelerini rasyonaliteye bağlı olarak düzenleme, arzuladığı ve tercih
                     ettiği biçimde evrensellik çerçevesinde yönetme hakkını verir. Kişinin insan haysiyeti hakkı
                     mutlaktır ve hiç kimse tarafından hiçbir sebeple yadsınarak çiğnenemez. Bu ilke çerçevesinde,
                     rasyonel bir varlık olarak görülen insan, herhangi bir dış iradenin kullanımı için bir araç olarak
                     görülüp kullanılamaz. İnsan haysiyeti korunan insanlarda, iyi irade her eylemde temel

GiDB|DERGi Sayı 4, 2015
   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47